Yapay zekanın eğitimi mahvetmesi, birçok kişi için bir metafordan ibaret olabilir. Ancak son gelişmeler gösteriyor ki, bu yıkım yalnızca gerçek değil, aynı zamanda olağanüstü bir hızla gerçekleşiyor. Eğitim sisteminin en temel yapı taşları olan öğrenme, öğretme, düşünme ve sorgulama, yapay zeka destekli teknolojiler tarafından hem içeriden hem de dışarıdan aşındırılıyor.
Bu yazıda, üniversitelerdeki öğrencilerden öğretmenlere, müfredatlardan sınavlara kadar yapay zekanın eğitime verdiği zararların kapsamını analiz edeceğiz. Ayrıca bu dönüşümün neden “ilerleme” değil, sistematik bir entelektüel erozyon olduğunu detaylarıyla ele alacağız.
Üniversitenin Yeni Rolü
New York dergisinde yayımlanan bir röportaj, Columbia Üniversitesi’ne transfer olan ve kabul mektubunu ChatGPT ile yazan Chungin “Roy” Lee’nin ağzından sistemdeki bozulmanın boyutlarını gözler önüne seriyor:
“Üniversitedeki ödevlerin çoğu alakasız. Yapay zeka tarafından hacklenebilirler ve ben onları yapmaya hiç ilgi duymuyorum.”
Bu sözler, sadece bir öğrencinin tembelliğini yansıtmıyor. Aksine, sistemin nasıl değiştiğini gösteriyor: Eğitim, bilgi edinme süreci olmaktan çıkıp, sembolik bir “geçiş törenine” dönüşüyor.
Yapay zekayı akademik görevlerin her aşamasına entegre etmek, öğrencileri düşünme ve üretme süreçlerinden tamamen uzaklaştırıyor. Eğitim artık bir hedef değil; sadece sosyal sermaye, bağlantılar ve prestij için geçilen bir aşama.
Eğitim Her Zaman Bir Performans Savaşıydı
“Yeter ki teslim et”: ChatGPT’nin Ödevleştirdiği Eğitim
Üniversitelerde ödev vermek hâlâ geleneksel bir ölçme yöntemi. Ancak bu değerlendirmeler artık anlamını yitiriyor. Çünkü bir öğrenci sadece birkaç prompt ile:
-
Makale yazabiliyor,
-
Sunum hazırlayabiliyor,
-
Laboratuvar raporlarını kopyalayabiliyor,
-
Okuma özetleri çıkarabiliyor.
Bu durum öğrencinin bilgiyi özümsediği değil, bilgiyi taklit ettiği bir düzleme yol açıyor. Sonuçta ortaya çıkan şey ise düşünmeyen, sadece metin üreten bireyler.
ChatGPT’ye Hile Değil de Dönüşüm Diyebilir miyiz?
404 Media’nın araştırması, ABD’deki birçok okulun ve eyalet eğitim kurumunun yapay zekaya karşı hazırlıksız olduğunu ortaya koydu. “ChatGPT ve Eğitimde Yapay Zeka” başlıklı sunumlar, birçok okulda öğretmenlere eğitim verdi.
Bu sunumların bazı başlıkları şöyleydi:
-
“İntihali yeniden düşünmenin zamanı geldi”
-
“Sadece sınıfta deneme yazmaya geri dönmek, öğrencilere zarar verebilir”
-
“Sınıfta ChatGPT kullanmanın 20 yolu”
Bu başlıklar, aslında eğitimin özünü sorgulamak yerine, yüzeysel dönüşümü pazarlama çabasıdır. Hileyi yeni norm olarak tanıtan bu bakış açısı, etik sorumluluğu ortadan kaldırmakta, sistemsel tembellik üretmektedir.
Hem Öğrenciler Hem de Öğretmenler Kullanıyor
Müfredat Planlaması: Artık Sadece Bir Prompt Uzağınızda
Eğitimde yapay zekanın etkisi sadece öğrencilerle sınırlı değil. Artık birçok öğretmen:
-
Ders planlarını ChatGPT’ye yazdırıyor,
-
Sınav sorularını otomatik üretiyor,
-
Geri bildirimleri bile yapay zekaya bırakıyor.
New York Times’ın son haberi, üniversite öğretim üyelerinin bile ders anlatmak için sohbet robotlarından yardım aldığını ortaya koydu. Bu, “eğitmen” kimliğinin artık bir içerik üreticisinden çok, içeriği taşıyan bir arayüze dönüştüğünü gösteriyor.
Öğrenci, AI ile makale yazıyor. Öğretmen, AI ile o makaleye not veriyor. Geriye sadece sahte bir öğrenme illüzyonu kalıyor.
Öğrenmek Yerine Öğretmek
Zihinsel Tembelleşme: Öğrendikçe Değil, Kullanmadıkça Aptallaşmak
Yapay zekanın eğitimi mahvetmesiyle birlikte en büyük risk kümülatif düşünsel kapasitenin azalması.
Süreç şöyle işliyor:
-
Öğrenci bir ödevi AI ile yapıyor → Düşünmüyor.
-
Sonraki görevde yine AI kullanıyor → Zihni tembelleşiyor.
-
Zamanla karmaşık düşünme yetisi azalıyor → Bağımlılık başlıyor.
Bu kısır döngü, kullanıcıları giderek daha fazla AI’ya bağımlı hale getiriyor. En nihayetinde, öğrenme “bir beceri” olmaktan çıkarak “bir hizmet” haline geliyor. Eğitim sistemi, abonelik tabanlı bir düşünce kiralama platformuna dönüşüyor.
Toplu Cahilleşme Diyebiliriz
Elbette tüm bu eğilimlerin sonu yalnızca eğitim sisteminde değil. Elon Musk’ın Neuralink projesi, Apple’ın beyin-bilgisayar arayüzleri gibi girişimler, insan zihniyle yapay zekanın doğrudan bütünleşmesini hedefliyor.
Bu durumda, sınıflar, öğretmenler ve kitaplar gereksiz hale gelecek. Düşünmek için çaba harcamaya gerek kalmayacak. Zihniniz doğrudan internete bağlanacak. Tüm bilgiler, “düşünmeden” orada olacak. Peki ya analiz? Yorum? Anlam?
Eğitimi Kurtarmaya Çabalıyoruz
Direnç Noktaları ve Alternatif Eğitim Modelleri
Tüm bu kaosun içinde hâlâ umut ışıkları var:
-
Finlandiya gibi bazı ülkeler, AI karşısında eleştirel düşünce odaklı müfredatları güçlendiriyor.
-
OpenAI gibi şirketler bile, eğitim için “kısıtlı sürümler” geliştirmenin etik önemine dikkat çekmeye başladı.
-
Alternatif okullar, problem çözme, proje tabanlı öğrenme, grup tartışmaları gibi yöntemlerle AI etkisini azaltmaya çalışıyor.
Ancak bu çabaların yaygınlaşabilmesi için toplumsal, kültürel ve politik destek şart.
Eğitim ve Düşünmek Arasındaki Fark
Yapay zekanın eğitimi mahvetmesi, modern dünyanın en tehlikeli, en sinsi krizlerinden biri olabilir. Öğrenmenin içeriği değil, şekli değişiyor. Ve bu şekil değişikliği, düşünceyi kopyaya, üretimi algoritmaya, öğrenmeyi taklide indirgemekte.
Bu dönüşüm, sadece öğrencileri değil, eğitimcileri ve tüm toplumu etkiliyor. Eğer bu süreci sorgulamaz, direnç geliştirmezsek:
-
Üniversiteler, düşünce üretim merkezi olmaktan çıkar.
-
Öğretmenler içerik taşıyıcısına dönüşür.
-
Öğrenciler ise sadece bilgi tüketicisi olur.
Öğrenmek zaman ister. Düşünmek yorucudur. Ama insanı insan yapan, tam da budur.
Yapay Zekanın Eğitimi Mahvetmesi, Sessiz ama Hızla Gelen Bir Kriz mi? yazısı ilk önce BeeTekno | Güncel Teknoloji Haberleri ve İncelemeler yayınlanmıştır.